 |
Hamit Kalyoncu |
kalyoncuhamit@hotmail.com |
|
TEFT�� - M�FETT��..
Fener Lisesi’nde çal��t���m�z 1975-76 y�l�n�n Nisan ay� olabilir. Okulumuza Bakanl�k müfetti�leri gelmi�ti. Me�er “Genel Tefti�” imi�. Haber vererek her ö�retmenin dersine giriyorlard�. Kimi müfetti�ler de müdür yard�mc�lar�n�n çal��malar�n�, evraklar�n� inceliyorlard�. Ad�n� an�msayamad���m, orta ya��n üstünde gördü�üm bir bayan müfetti� bana, “Sonraki saatte sizin dersinize gelmek istiyorum” deyince, ben de “Buyurun Hocam istedi�iniz zaman” diyerek yan�t verdim. Asl�nda Fener Lisesi ve Endüstri Meslek Lisesi’nde tefti�- soru�turma hikayelerimiz çoktu. Ama bu benim ilk tefti�imdi. �lk iki saat 5/Ed-B s�n�f�nda dersim vard�. Ömer Seyfettin’in “Yeni Lisan” adl� makalesini inceliyecektik. Müfetti� Han�m ile s�n�fa birlikte girdik. Ben kürsüye giderken o arka s�ralara yöneldi ve bir k�z ö�rencimin yan�na oturdu. Hemen edebiyat defterini inceleme�e ba�lad�. Oysa benden 1. Karne notlar�na göre “bir iyi notlu, bir de kötü notlu” ö�rencinin defterlerini, hatta ayn� �ekilde yaz�l� yoklama ve ödev ka��tlar�n� da isteyebilir, sorular�m�, ölçme ve de�erlendirmemi görebilirdi. Ö�rencilerin s�n�fa gelen yabanc�n�n “müfetti�” oldu�unu tahmin edebilece�ini dü�ünerek ve hemen de ö�renci defteri inceledi�ini görerek, s�n�fa takdimini yapmad�m. Yoklamay� yapt�ktan sonra dersin konusu ve okunacak parça ile ilgili bilgiler verdim s�n�fa. Bir kaç ö�renciye metin okumas� yapt�rd�ktan sonra, aç�klamalar yap�p sorular� yan�tlad�k ve dersi zaman�nda bitirdik. Gelecek dersin konusunu verdi�im s�rada zil çald�, Müfetti� Han�mla birlikte s�n�ftan ç�kt�k. Müfetti� Han�m, merdivenlerden inerken durdu ve “Ben sizi lalettayin (özensiz, düzensiz, geli�igüzel, s�radan)derse giren bir ö�retmen olarak tahayyül ediyordum” dedi. “Haydaa! Bu nerden ç�kt� �imdi” dedim içimden. Müfetti� Han�m, “Ama çok güzel bir ders i�lediniz, ö�rencilerin ilgisini canl� tuttunuz, te�ekkür ederim” dedi. Kendisine, “Ben her dersimi böyle i�lerim Hocam, size özel bir ders yapmad�m” dedim. Müfetti� Han�m, “Bir de Lise 3’lere gelmek istiyorum” dedi. “Bir sonraki saat dersimin oldu�unu” söyledim, anla�t�k. Ö�retmenler Odas�na giderken Müfetti� Han�m�n dediklerini dü�ünme�e ba�lad�m; “Yahu, beni hayatta ilk defa görüyorsun, dersime ilk giriyorsun, sesimi ilk duyuyorsun. Benim ‘lalettayin’ derse giren bir ö�retmen oldu�umu nas�l tahayyül edebiliyorsun? Kim ya da kimler söyledi sana “benim lalettayin derse giren bir ö�retmen” oldu�umu? Kula��na birileri bir �eyler mi f�s�ldad�.” Do�rusu ya kafam karmakar���k olmu�tu. Hayatta ilk kez kar��la�t���m bu müfetti�e (ki okulun bütün ö�retmenleri de kendilerini tefti� eden müfetti�lerle ilk kez kar��la��yordu) benim hakk�mda kim/kimler böyle olumsuz bir �eyler söylemi� olabilirdi. �a��rm��t�m aç�kças�.. Lise 6/Ed s�n�f�nda “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram� Haftas�” nedeniyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Nutuk” adl� ünlü konu�mas�ndan bir bölüm okuyacakt�k. Y�ll�k Plan� yaparken Ulusal bayram haftalar�nda kitapta var olan ilgili metinleri seçerdim genellikle. Müfetti� Han�mla s�n�fa girer girmez �a��rd���m� an�ms�yorum. S�ralar çok düzgün hale getirilmi�, tahtaya ders konusu yaz�lm��, ö�renciler arka s�ralardan öne do�ru dizilmi�, hepsinin önünde kitaplar defterler.. Erkek ö�renciler kravatl�, düzgün, k�zlar düzenli bir haldeler. S�n�f�n da havaland�r�ld��� belli oluyor. Sanki bir “iyilik perisi” biraz önce bu s�n�ftan geçmi�!.. Derste konu ile ilgili tarihi olaylar� özetledikten sonra, ilk bölümü okuduk. Ö�rencilere sorular sordum. Ama sanki çocuklar incelmi�, nerdeyse k�r�l�p dökülecekler. K�zlar�n sesi k�s�k, yanl�� söyliyece�iz diye tela� içindeler. Ben hem onlar� izliyorum hem de “Allah Allah!. Ne olmu� bu çocuklara yahu!” diyorum içimden. Onlar�n bu hali beni de etkiliyordu. Her zamanki rahatl���mda de�ildim aç�kças�. Neyse dersin bitimine do�ru Kurtulu� Sava��’ndan bir-iki anekdot anlatt�m ve zil ile birlikte dersten ç�kt�k. Müfetti� Han�m yine “te�ekkürler” etti. “Tarihi bilgileriniz de çok iyi, yerinde kullan�yorsunuz” dedikten sonra, “E�itsel Kol çal��t�r�yor musunuz?” diye sordu. Kültür Edebiyat Kolu’na rehberlik etti�imi söyledim, Karar defterini görmek istedi�ini söyledi. Ben, Karar Defteri, Giden-Gelen Evrak Dosyas�, Genel Kurul Dosyas�, Etkinlikler Dosyas�, Banka Cüzdan� ve Foto�raf Albümünü önüne koydu�umda “Bunlar�n hepsi Edebiyat Kolu’na m� ait, dernek gibi hocam!..” diyerek �a�k�nl���n� belli etti. “Fener” ad�yla bir de “Duvar Gazetesi” ç�kar�yorduk ö�rencilerle. 6/Ed. s�n�f�na ikinci ders için gitti�imde s�n�f her zamanki haline dönmü�tü. Ö�rencilere “Yahu neydi o halleriniz. Herkes de hemencecik kitap-defter sahibi olmu�!” Önce kendi aralar�nda gülü�tüler sonra bir k�z ö�renci, “Hocam Müfetti� size bir �ey diyemesin diye kitap ve defterleri olmayanlar Fen �ubesindeki arkada�lardan ald�, s�n�f� da düzeltiverdik.” diye yan�t verdi. Derslerine Müfetti�le gelece�imi onlara, Ö�retmenler Odas�’nda çay içerken konu�tu�umuz ö�retmen arkada��m söylemi�. Onlar da hem kendilerini, hem s�n�f� tefti�e haz�rlam��lard�. Gerek yoktu ama kendilerince ö�retmenlerini koruma tavr�na girmi�lerdi. Bu sevgili ö�rencilerime gösterdikleri incelik ve duyarl�l�ktan ötürü bir kez de buradan te�ekkür ediyorum. Öyle kurulu makine gibi ders yapmaktan kaç�nm���md�r hep. Derslerde çocuklara bazen tak�l�rd�m, uyar�rd�m, co�up �iirler okudu�um, f�kralar anlatt���m, jest ve mimiklerle konu�tu�umuz da olurdu. Ama, mutlaka ö�renmeleri gereken konularda pür-dikkat anlat�rken, onlar�n da dikkatli olmalar�n� bazen hayt-huyt da ederek sa�lama�a çal���rd�m. Onlara kimi zaman ö�retmen, kimi de yak�nlar�, bir büyükleri gibi yakla�t���m olurdu. Müfetti� gelecek diye çocuklar�n mumya gibi dizilmeleri de beni rahats�z etmi�ti. Ayr�ca bu benim tarz�m da de�ildi. Ö�rencilerin dersi dinlemeleri, izlemeleri yeterli idi. Tefti� bitiminde Ö�retmenler Odas�’nda bir “genel de�erlendirme” toplant�s� yap�ld�. Bir Ba�müfetti� ve iki de müfetti� vard�. Biz ö�retmenler tam kadro kat�lm��t�k. Ba�müfetti� konu�ma�a ba�lad���nda ilk cümlesi, “Her ö�retmen öncelikle Türkçe ö�retmenidir, Türkçemizin ö�retmenidir”dedi. Ondan sonras� e�itim-ö�retim üzerine ödevler, görevler, sorumluluklar üzerineydi. Soru sormak isteyen var m� diye bize bakt���nda ben elimi kald�r�p söz istedim. Ba�müfetti�e konu�mas� ve ilk cümlesi için te�ekkür ettikten sonra, “Her ö�retmen öncelikle Türkçe ö�retmeni olmal�d�r, sözünüze içtenlikle kat�l�yorum. Ama ö�retmen hangi Türkçe’nin ö�retmeni olacakt�r(CHP-MSP koalisyonu dönemi)?. Baz� Bakanl�k katlar�nda eski yaz�l� tabelalar bas�na yans�yor, eski dil ve yaz� (Osmanl�ca) hangi ihtiyaçtan bilinmez yeniden gündeme ta��nmak isteniyor. Bu durumda ö�retmen hangi Türkçe’nin ö�retmeni olacakt�r?” diye bir soru yönelttim. Ba�müfetti�, cevaben yapt��� konu�mada Türk Dili ve tarihi hakk�nda bilgiler verme�e ba�lay�nca ona bakarak hafifçe gülümsedim. O da gördü. Asl�nda, Ba�müfetti� 30 y�l�n� doldurmu�, ben daha yeni say�l�r�m. Bilgim ona göre daha taze. Yani bu konularda iyi say�l�r�m. Ancak, Ba�müfetti�e herhangi bir yan�t verme�i de gerekli görmedim. Ancak Ba�müfetti�in belirtti�i “Her ö�retmen, öncelikle Türkçe’nin ö�retmeni olmal�d�r” dü�üncesinin güncelli�ini günümüzde de korumakta oldu�unu belirtmeliyim. �lkokul, hatta Anas�n�f�ndan ba�layarak çocuklar Türkçemizin güzelli�ini, yüksek anlat�m gücünü ö�retmenin dilinde, sesinde görmeliler. Hiçbir ö�retmen, ö�renci önünde aksanl�, yöresel a��z özellikleriyle konu�mamal�d�r. Ö�retmenin bilgisi kadar, bu bilgiyi temiz ve düzgün, aç�k ve anla��l�r bir Türkçe ile anlatmas� da büyük önem ta��maktad�r. 12 Eylül “Sak�ncal�s�” iken bile, Bakanl���n yay�nlad��� bir genelge nedeniyle Uyan�� gazetesinde bu konuda bir yaz� kaleme ald���m� an�ms�yorum.
Okunma Sayisi : 1443
Yaz�lma Tarihi : 2018-04-02
|
<< Yazara Geri Dön <<
|
Yorumlar
Hen�z Hi� Yorum Yaz�lmam��. Bu Yaz�ya Yorum Yaz�nELE�T�R�YE EVET HAKARETE HAYIR!...
Yorum k��emiz d���ncelere zenginlik katmak i�in hizmet vermektedir.
|
|