 |
Hamit Kalyoncu |
kalyoncuhamit@hotmail.com |
|
Kent için toplumsal eğitim..
Çaycuma Belediyesi’nce, Başkan Kantarcı’nın öncülüğünde “Çaycuma’nın yaşanabilir çağdaş kent olma” ülküsü doğrultusunda önemli adımlar atılırken, bir yandan da “katılımcı belediyecilik” yolunda yeni yapılanmalar oluşturuldu. Kısa zamanda yasalar, yönetmelikler çerçevesinde toplumun değişik kesimlerinden kişilerin katılımı ile Kent Konseyi kuruldu. Konsey, “Çalışma Yönergesi”ni hazırlayarak 03.07.2014 tarihinden itibaren yürürlüğe koydu. Kendi içinde; Kadın Meclisi, Gençlik Meclisi, Çocuk Meclisi, Engelliler Meclisi, Emekliler ve Yaşlılar Meclisi oluşturarak çalışmalarına başladı. Buraya kadar her şey güzel ve anlamlı. Bir yıllık bir süre dolmadan bile sadece yapılanlarla eski köhne belediyecilik anlayışının değiştiği hemen görülüyor. Halka açık, katılımcı, hesaplı-kitaplı bir anlayış ile; üretici, yönlendirici, eşgüdümlü, ortak akılla yürütülen çalışma yöntemlerinin yerleşmeğe başladığı da fark ediliyor. ****** Ancak, bütün bu çalışmaların ilk malzemesi insandır. Kenti insana, insanı kente kazandırmak gerekir. Bu da eğitilmiş, donatılmış insan gücü ile olur. Bunu başaramaz isek çabalarımız, hayallerimiz, geleceği kurma ülkümüz zedelenir, yara alır. Unutmamamız gereken bir durum; kent yaşamı disiplin ister, keyfi davranışları kabul etmez. Bu disiplini sağlamak da eğitimle gerçekleşir. Okullardan alınan diplomalar, kişinin, belli bir meslek dalı ile ilgili bilgileri aldığını, yapılan sınavları başardığını ve o dalda çalışabileceğini gösterir. Hepsi o kadar. Bilgi, deneyim, donanım, gelişim, yapma, yürütme, planlama vbgibi önemli özellikler çalışma süreci içinde öğrenilir, kazanılır. İnsan olmanın, insanlığın, kimlik ve kişilik kazanmanın ise okulu yoktur, diploması yoktur. Onu aile içinden başlayarak hayat içinde yaşadıklarımızla öğreniriz. Okumuş insan sayısının artması ile, “laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olma kimliği” kazanılmış sayılmalı mıdır?. Kentte yaşayan kişilerde “kentlilik bilinci” yerleşmiş olmalı mıdır?. Ülkemiz düzeyinde, özellikle eğitim sisteminin hallaç pamuğu gibi atılmasıyla görünen olumsuz bir tablo sergilendiğidir. Bu durum öncelikle çocuklarımıza ve gençlerimize, okullarda verilen eğitimle de çok yakından ilgilidir. Günümüz koşullarındakadınlarımız, çocuklarımız, gençlerimiz dinci-gerici yoz eğitimin kıskacındadır. Onları bu cendereden çağdaş eğitim anlayışıyla düzenlenecek “Kent için toplumsal eğitim” çalışmaları kurtarabilir. ***** Avrupa Kentsel Şartı’nın “Geleceğin Kenti” maddesine bir göz atalım;“Bir kent, aynı zamanda modern gelişmeyle tarihi mirasın korunması arasında dengeyi kurmalı, eskiyi tahrip etmeden yeniyle bütünleştirmeli ve sürdürülebilir kalkınma ilkelerini sağlayabilmelidir. Geçmişi olmayan bir kent, hafızasını yitirmiş bir insana benzer. Kentdokuları, yapılar, ağaçlar, ibadethaneler, kütüphaneler, insanların kentlerdeki yaşamışlıklarının, çalışmışlıklarının ve kişisel tarihlerinin izleridir. Bunlar, geçmişin mirası olup, insanların fani yaşamda kalıcılık duygusuyla geleceğe hazırlanmalarını sağlar”, diyor. Kent Konseyi’nin 1. maddesinde: “..kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye..” denilmektedir. Bu ilkelerin hayata geçebilmesi için yurttaşlık bilincine sahip bireyler gerekli olacaktır. Bunu sağlamak içinKent Konseyi, gerektiğinde TSO, Esnaf Kuruluşları ve demokratik kitle örgütleriyle işbirliği yaparak; çeşitli üniversitelerden ve dışından bilim, düşün, sanat, kültür-edebiyat adamlarını davet ederek “bilgilenme, aydınlanma, toplumu geliştirme” amacıyla toplantılar düzenleyebilir. Kent için toplumsal eğitim; sadece panellere, konferanslara bırakılmamalıdır. Özellikle sevgili çocuklarımıza, gençlerimize ve yetişkinlere yönelik, onların becerilerini ve yeteneklerini geliştirici: el sanatları, müzik ve enstrüman çalma, resim yapma, karikatür yapma kursları; Türkçe’mizi güzel konuşma-yazma, yabancı dil öğrenme, İlk yardım ve sağlık bilgileri, Yüzme ve su sporları, yerel coğrafyayı tanıma, tarihsel, turistik bilgilenme ve doğa gezileri, şiir- müzik dinletileri, şairleri-yazarları tanıma etkinlikleri vbgibi çalışmalar düzenlenebilir. ***** Bir kentte birlikte yaşamanın bir anlamı da, o kentteki yaşamı, soluduğumuz havayı, edinilen kültürü birlikte paylaşmaktır. Buna kent yönetimini de dahil edebiliriz. Bu yaklaşım, o kentte yapılanlardan, orada yaşayanları da sorumlu tutar belli ölçülerde. Bilinir ki, kentler ürettikleri kültürleri ile yaşar. Ulusal, yerel bu kültürün kentteki ögeleri, onarılamaz, korunamaz, geleceğe miras olarak aktarılamaz ise o kent bir süre sonra tanınamaz hale gelir, getirilir. O kentte yaşayanlar, kendi seçtikleri yerel yönetimler ile birlikte kentin, kentte yaşamış ve yaşayan kültürel değerlerin koruyuculuğunu yapar, yapmalıdır. Kenti korumak sadece belediye yönetimlerinin değil, orada yaşayan halkın da birinci derecede görevi olmalıdır. Eski belediye başkanlarımızdan biri anlatmıştı. Gazipaşa caddesi üzerine küçük refüjler yaptırmış, çiçekler ektirerek güzel bir görünüm sağlamağa çalışıyordu. Ama insanlarımız dikkatsiz davranarak çiçekleri çiğniyordu. Demişti ki bir gün: “Bu 3. defa çiçek ektirişim. 5 defa da çiğneseler, yine ektireceğim. Çiçekleri çiğnememeyi öğreneceğiz.” Geçmişte Alamancılarımız’dan dinlemiştik; Almanya’da bir kardeşimiz caddede yürüyor. Sigarasını tüttürürken caddeye de bir hak tuu! ediyor, tükürüyor. Alman polisi geliyor ve ona: “Caddeye tüküremezsiniz. Bu cadde bu kentte yaşayanların malıdır. Burayı kirletemezsiniz. Şu kadar ceza yediniz. Buyurun makbuzunuzu.” der ve parayı orada alıverir. Siz de şehri kirletmenin bir insanlık, sağlık ve yurttaşlık suçu olduğunu böylece öğrenmiş olursunuz. Bunları hep birlikte öğrenerek; yaşadığımız toplumu dayanışma içinde, yardımlaşmayı özümsemiş, birbirlerine ve haklarına saygılı, yaşadığı kenti koruma bilinci gelişmiş bir toplum haline getirebiliriz. Kenti sevdirerek benimseterek, kentli olduğunu hissettirerek.. Sabırla, hoşgörüyle, anlayışla..
Okunma Sayisi : 2370
Yazılma Tarihi : 2015-02-11
|
<< Yazara Geri Dön <<
|
Yorumlar
Henüz Hiç Yorum Yazılmamış. Bu Yazıya Yorum YazınELEŞTİRİYE EVET HAKARETE HAYIR!...
Yorum köşemiz düşüncelere zenginlik katmak için hizmet vermektedir.
|
|