 |
Hamit Kalyoncu |
kalyoncuhamit@hotmail.com |
|
Çankaya
Lise 1. sınıfta (1957) bize bir dönem gelen bir erkek edebiyat öğretmenimiz vardı. Adını çıkaramıyorum bir türlü. Kitabımızdaki “Çankaya” şiirini okurken daha bir coşar, jest ve mimikleriyle şiire daha bir anlam ve duygu katardı. Şairi de sonradan öğrendiğim Faruk Nafiz Çamlıbel idi. “Bu hıyaban ebediyet yoludur / Gider Allaha kadar buradan ucu / Karşıdan bakma geçerken yolcu / Belki bir dert ile bağrın doludur”(hıyaban: iki tarafı ağaçlı yol).1922 yılında yazılmış şiir toplam 5 dörtlükten oluşuyor. “Çankaya” sözcüğü ile ilk kez bu şiir yoluyla tanıştığımı anımsıyorum..
“Çankaya” adlı kitapla ise 1980 yıllarda tanışacaktım. Atatürk’ün yanında uzun yıllar kalmış, bir çok olaya ve özellikle “Çankaya Sofralarına” tanık olmuş bir yazarın gözüyle bir çok olaya tanık oluyorsunuz. Falih Rıfkı Atay’ın Türkçe’yi çok rahat kullanımı, abartısız ve etkili anlatımı ise rahat bir okuma sağlıyor.
Atatürk’ü tanımak.
Ünlü yazar Falih Rıfkı Atay, Atatürk devri üzerine hâtıralarını 1952’de “Dünya” gazetesinde yayınlar. Sonra 2 Mart 1968’de de eksikliklerini tamamlayarak yeniden yayımlar.
“Çankaya” adıyla çıkan kitabın önsözü bile çok önemli, dikkat çekici, bu günlere bile ışık tutucu hatıralar ile doludur. Aşağıdaki bölümler 1980 baskısından derlenmiştir.
“Kuvay-ı Milliye ve devrim yıllarının birçok şöhretlerini, gerçek veya iğreti şahsiyetleri ile, Çankaya meclislerinde tanıdım. Atatürk’ün, devlet sırlarını sofrasının üstüne döktüğü sanılmamalıdır. Resmi işlerini sorumlu hükümet adamları ile görüşürdü. Akşam meclislerinde dostları ile buluşmak, olaylar ve şahıslar üzerine hâtıralarını anlatmak, tartışmalarda bulunmak da eski adeti idi.
Onun herkesi fikir ve karakter değeri kadar sırlarına yaklaştıran, devamlı bir telkin sanatının inceliklerini pek iyi kavrayan yaman bir politikacı olduğu unutulmamalıdır. Son büyük Makedonyalı idi. Sofrasında bulunanlar onu kendi kafalarının iki kulağı ile dinlemişler, çok defa yanılmışlardır.
Bir “emir” ve “nehiy”(yasak etme) zorbası değil de inandırıcı, bağlayıcı bir lider olmayı istediği ve sevdiği için bazen yorucu, pek zeki olmayanları şaşırtıcı dolaşık yollar seçmiştir.”
* * *
Ölüler tanık, fısıltılar belge!..
“1946, hele 1950’den beri Atatürk devri, onun içinde şöyle böyle bulunmuş olanların, veya kendilerini olduklarından başka türlü sandırmak hevesine kapılanların elinde sömürülüp durmuştur. Yayınlanan hâtıraların çoğunda ölüler tanık, bir ağızla iki kulak arasında, hiç kimsenin duymadığı fısıldaşmalar belge diye kullanılmaktadır. Tarihçi ise, gazete okuyucuları kadar kolay avlanmaz. Tarihçi, bu hatıraların doğruları ile sahteleri ve zorlanmışları arasında yanılmaktan kendisini kurtarmasını bilir.”
“Atatürk de kızıp, darılır, barışıp gene bozuşur, bazen huysuzluğu, bazen keyfi tutar, bir müddet her hangi bir dedikodunun etkisi altında haksızlığa kadar gider, sonra pişmanlık duyar, üstelik alayı, şakayı sever, fâniliği size bana benzer tabii bir insandı.”
* * *
Liyakata önem verme..
“Bir zamanlar akrabasından birini Nafia Vekilliğine tavsiye etmişti. Bir müddet sonra bir akşam:
-Ben de onu su mühendisi sanırdım. Meğer sudan bir mühendis imiş, demişti.
En yakın münasebette olduklarının bile devlet hizmetlerinden uzaklaştırılmasına hiç ses çıkarmamıştır.”
* * *
Olduğu gibi görünmek..
“O gece bazı aşırıca sahneler geçti. Gülüşe oynaşa sabahladık. Atatürk benimle birkaç kişiyi sona bıraktı. Gece üstüne bir hayli dedikodu yaptık. Çekip gideceğimiz sıra kendisine dedim ki:
-Şimdiye kadar sizin için yalnız yabancılar yazdı. Biz yanınızdayız. Sizi ve eserinizi daha iyi tanıyoruz. İzin verir misiniz? Yakup Kadri ile sizin için bir kitap hazırlasak…
Ferah ve uyanık bir bakışla beni süzdü:
-Dün geceyi yazacak mısınız?
-Canım efendim, bu kadar hususiyetlerinize girmeye ne lüzum var?
-Ama bunlar yazılmazsa ben anlaşılmam ki…Siz de başkalarının yazdıklarını tekrarlamış olursunuz.
* * *
Kendini halkından saklamadı..
Yaptığını saklamak sahtekarlığından kendi gibi halkını da kurtarmaya çalıştı.
Bir yaz ikindisi Dolmabahçe Sarayından bir motörle Kalamış körfezine kadar uzanmıştık. Koy, sandal dolu idi. Ortalarına sokulduk. Herkesin gözü Atatürk’te ve hepsi put gibi. Ses yok, kımıldanış yok. Atatürk garsona:
-Bize bira getiriniz, dedi.
Getirdiler. Kadehini kaldırarak:
-Şerefinize vatandaşlar…deyince kimi yanı başında, kimi oturduğu yerin altında sakladığı içki kadehlerini:
-Şerefine Paşam.. diye kaldırıp içtiler. Bütün koy, neşe içinde çalkanıp durdu.
* * *
Atatürk düşmanlığı..
“Cumhuriyetin ilk zamanlarında memlekette Atatürk düşmanlığını yaymak için bilhassa hususi hayatını ele alanlar pek çoktu. Bunlardan biri Kocaeli köylerinden birinde, Atatürk’ün koynuna her gece bir bakir kız verildiğini söyler. Ak sakallı bir ihtiyar der ki:
-Haydi be canım, ölünceye kadar her gece bir kız verseler, Yunan askerlerinin bir gecede yaptığını yapmağa ömrü yetmez.
Sıcağı sıcağına zafer günlerinde böyle idi. Daha sonra, Serbest Fırka denemesinde bizim ak sakallının hafızasından hayli kaybettiğini de gördük.”
* * *
Atatürk yolu..
Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Benim fâni vücudum elbet bir gün toprak olacaktır” diyebilen bir büyük devlet adamıydı. Kurduğu sağlam devlet yapısına ve bu ulusal yapıyı sürdüreceklere güvenerek de, “Fakat Türkiye Cumhuriyet ebediyen pâyidar kalacaktır” diyerek, kendi ölümünü kabullenirken, devlet ömrünün, kişilerin ömürleriyle sınırlı olamıyacağı gerçeğini dile getiriyor.
Bu gün, iktidar gücünü kullanarak türlü politikalar içinde Türk ulusunu parçalayıp küçük etnik gruplara ayırarak “Türk kimliği”ni yok ederek, yerine dinsel kimlik isteyenler, misakı milli sınırlarını zorlamaya dönük arayışlara girenler, başka yol göstericileri dinleyeceklerine, yurt kurtarmış, devlet kurmuş Büyük Atatürk’ü dinleseler, sorunları çözme yollarını da bulacaklardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en büyük gücünün, parçalanmak istenen ulusal birliği olduğunu anlayacaklardır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği aydınlık yolun dışında, tamamen başka yollara sapanlar, ülkeyi “kimlik” bunalımına sokmak isteyenler de biliyor ki, bütün dünya ülkeleri, Anadolu halkını, “Türk milleti” olarak tanıyor. Türk milleti; emperyalist ülkelerin ve işbirlikçilerinin ülkemizi, böl ve yönet sarmalına düşürmek isteyen tuzaklarına düşmeyecektir. Ülkemizi din-mezhep-tarikat-etnik yapı ayrımına doğru sürüklemek isteyenler, bunu başaramıyacaklarını eninde sonunda göreceklerdir.
Hamit Kalyoncu
Okunma Sayisi : 3601
Yazılma Tarihi : 2013-04-16
|
<< Yazara Geri Dön <<
|
Yorumlar
Henüz Hiç Yorum Yazılmamış. Bu Yazıya Yorum YazınELEŞTİRİYE EVET HAKARETE HAYIR!...
Yorum köşemiz düşüncelere zenginlik katmak için hizmet vermektedir.
|
|