 |
Ramazan Çakıroğlu |
ramazanca@msn.com |
|
KİRLENEN İNSAN TİPLERİ
Mevlana’nın ders dolu sözleri vardır. Bunlardan biri de “Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok; Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok” tur. Mevlana bu günleri görseydi ve yaşasaydı, bu kadar iyimser olmazdı. Öyle insanlar görüyoruz ki, ne üzerlerinde elbise var, ne içinde bir insan var… “İçinde insan olmayan elbise, elbise içinde olmayan insan olur mu?” sorusu tabi ki sorulabilir? Fiziki olarak da olsa şimdiye kadar bu böyleydi. Fakat, devir ve çağ değişti. Bu tip insanlar üzerlerine elbise giymez, elbiselerin içine de kendilerini koymaz oldular. Elbise onları giyer oldu. Yani bu tipler, elbise denilen şeyi/şeyleri, fizyonomilerinin içine sokar oldular…
Bunu neden ve niçin yaptıkları da merak konusudur. Bunun yanıtı da o kadar zor değildir. Böyle yaparlar ki, yaptıkları rezillik ve kepazelik karşısında, kimse üzerlerinde elbise, elbiseleri içinde insan bulamasın… Bulamasın ki insanlar, ne olmayan elbisenin yakasından yapışılabilsin, ne de elbise içinde bulamadığı yaratığın kolundan tutabilsin… Yüzlerine yapıştırdıkları sahte güvercin gülüşüyle, ortalıkta dolanıp dururlar. Bu tipler ve türler için; ideoloji, dil, din, onur, gurur, namus ve bunları kapsayan “insan” her zaman ve her çıkar için kullanımlıktır. Bunlar adına ve uğruna verdikleri sözleri, yalar geçerler. Ana-babalarının ölüsünü bile çoktan satmış olan bu tipler, yalancılıkları, dolandırıcılıklarıyla elde ettikleriyle en mahrem yakınlarının, en mahrem yerlerini “örttüm” sanıp, yaşamak için gerekli lokmayı de onların içlerine bu yollarla teperler. İçine böyle şeyler tepilen bu insanlar da git gide onların tamamlayıcıları ve aletleri olurlar. Hesap sorulduğunda da; yüzlerine yapıştırdıkları güvercin gülüşünü kullanarak, işi bir-iki gülücük bir öpücükle savuştururlar. Hesap sorma, biraz daha koyulaşınca, bütün değerleri bir yana fırlatıp, küstahlaşırlar, terbiyesizleşirler. Hesap vermesi gerekirken; hırsızlığı, dolandırıcılığı, iki yüzlülüğü, sahtekarlığı, yalancılığı, alîleştiren bir edayla, doğruyu ve haklıyı bastırmaya kalkarlar… Ki yedikleri herzenin hesabı sorulamasın…
Doğaldır ki yanılırlar. Gün gelir, keser döner, sap döner, hesap ta döner. Ne onları, fiziklerinin içine soktukları kumaşlar, ne kullandıkları ünlü ve temiz isimler, ne de kendilerine alet ettikleri yüce kişiler ve kurumlar aklanmalarına yetmez, yetemez. Demokratik davranış, mali hesap verme ve yasal davranmadan kaçmanın yollarını bulsalar bile, gün gelir, emeğini çalıp çırptıkları insanlar bir kerelik tükürükle boğarlar. Buna rağmen, hala sırıtıyor olabilirler. Toplum, bu tiplemelere, en ağır tanımlamaları anımsatsa bile, bundan insanlık dışı duygularla haz duyabilirler… Franz Kafka’nın “Köpek Balıkları İnsan Olsaydı” savını samimiyet sanabilirler. Hele yerlerde dolaşırken, üzerine basılan “hamam böcekleri”nin çıkardığı sesi, en çirkin müzikten daha senfonik bulabilirler…
Bu yazıyı neden yazıldı? İnsanlar, yaşamları boyunca olumlu veya olumsuz tipte insanlarla karşılaşırlar. Bütün uyarılara rağmen, iki yüzlü, anasının ipini satmış tiplerden uzaklaşılması gerekiyor…
Bir Çin öyküsünün anlattığı, bir maymun gibi olumsuzluklara teslim olursak, maymunlaşırız. Ki bizden daha hayır gelmez. Bir aslan gibi olumluluklarla olgunlaşıp, gelişirsek, elimizdeki hak ve vicdan terazisini doğruya yakın tutabiliriz… Bütün toplumlarda, bu tiplerden tamamen kurtulmak olası olmasa bile, derinlikli psikologların, önerdiği şöyle bir yol vardır: “Düşünerek, bilerek ve isteyerek, düşüncelerimizde ve insan içinde çöpleşmiş, kokuşmuş tipleri, layık oldukları çöplüğe tek tek tıkmak gerekmektedir. Hem de bir daha lağım farelerinin bile geri dönemeyecekleri yere.” Düşünen herkese tavsiye ederim. İşe yarıyor… Deneyin. Ne kaybedersiniz ki?..
Okunma Sayisi : 3137
Yazılma Tarihi : 2011-04-22
|
<< Yazara Geri Dön <<
|
Yorumlar
Henüz Hiç Yorum Yazılmamış. Bu Yazıya Yorum YazınELEŞTİRİYE EVET HAKARETE HAYIR!...
Yorum köşemiz düşüncelere zenginlik katmak için hizmet vermektedir.
|
|