Türk-İş, DİSK, KESK ve Kamu-Sen tarafından TEKEL İşçilerine destek vermek amacıyla 22 Şubat 2010’da yapılan toplantıda başta TEKEL işçileri olmak üzere çalışma yaşamına ilişkin 12 talep belirlenmiş ve Hükümet'in bu öncelikli talepleri karşılamaması durumunda 26 Mayıs'ta ‘üretimden gelen gücün kullanılacağı genel bir eylem’ yapma kararı alınmıştı. 22 Şubat'ta alınan grev kararı Çaycuma'da sadece KESK tarafından uygulandı. KESK'e bağlı Eğitim Sen üyeleri tam gün iş bırakarak greve gittiler.
KESK üyeleri Çaycuma Öğremenevinden Çarşı meydanına kadar, "Madende ölümler kader değildir, maden işçisi yanlız değildir. işte sendika işte KESK" sloganları atarak yürüdü. Zonguldak'ta ölen 30 maden işçisi için saygı duruşunun yapıldığı eylemde Eğitim Sen Çaycuma Temsilcisi İsmet Akyol tarafından konuşma yapıldı. Akyol, 22 Şubat'ta alınan grev kararına uymayan konfederasyonları eleştirdi. 26 Mayıs grevi madenlerde ölen işçilere adandı.Bizler, daha dün Zonguldak’ta toprağın altında kalan maden işçileri için; iş için; ekmek için; güvenceli çalışma koşulları için; özgürlük için; demokrasi için; baskısız, insan onuruna yaraşır bir yaşam için birlikteyiz. Haklarımız ve özgürlüklerimiz için dayanışma içindeyiz. Adalet, eşitlik, demokrasi ve sendikal haklarımız için omuz omuzayız.
Türk-İş, DİSK, KESK ve Kamu-Sen tarafından TEKEL İşçilerine destek vermek amacıyla 22 Şubat 2010’da yapılan toplantıda, başta TEKEL işçileri olmak üzere çalışma yaşamına ilişkin 12 talep belirlenmiş ve Hükümet'in bu öncelikli talepleri karşılamaması durumunda 26 Mayıs'ta ‘üretimden gelen gücün kullanılacağı genel bir eylem’ yapma kararı alınmıştı. Bugün, Konfederasyonumuz KESK, bu söze sadık kalarak, tam gün grevdedir.
22 Şubat’ta yapılan toplantıda, belirlenen 12 talep karşılanmazsa 26 Mayıs’ta grevde olacağını söyleyen, ancak bugün aldıklara karara uymayan konfederasyonlara sesleniyoruz. 22 Şubat’tan bugüne ne değişti de almış olduğunuz karadan vazgeçtiniz? AKP Anayasayı değiştirdi ancak memurlara grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı vermedi. Daha geçen hafta Zonguldak’ta taşeron firmada güvencesiz bir şekilde çalışan 30 işçimizi kaybettik. 22 Şubat’ta aldıkları karara uymayanlara hatırlatmak istiyoruz. 22 Şubat’ta yapılan toplantıda dört konfederasyon acil ve öncelikli taleplerini; ‘Başta 4-C olmak üzere güvencesiz, kuralsız, esnek tüm istihdam uygulamalarından vazgeçilmesi; iş güvencesinin sağlanması; ‘kiralık işçilik’ düzenlemesinin gündemden çıkarılması; çalışma hayatını düzenleyen yasaların ILO ve AB normlarına uyarlanması; Çalışanların örgütlenmesi önündeki engellerin kaldırılması; Kamu çalışanlarına grevli, toplu iş sözleşmeli sendika hakkının güvence altına alınması’ olarak belirlemişti. Bu taleplerin hiç biri hükümet tarafından yerine getirilmemişken nasıl oluyor da alınmış karadan vazgeçiliyor?
KESK olarak TEKEL işçilerine, 4/B ve 4/C’li başta olmak üzere tüm güvencesiz çalışanlara, güvencesiz bir şekilde iş kazalarında ölen işçilere, madencilere sözümüz vardı. Bu gün bu sözümüzü yerine getiriyoruz. Bizler; işimize, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıktığımızı göstermek için bugün Türkiye’nin dört bir yanında grevdeyiz. Ölümlere neden olan taşeronlaştırma, özelleştirme, esnek çalışma, sendikasız çalıştırma gerçeğini gizleyerek; madenlerdeki ölümleri ‘kader’ olarak gören Başbakana bugün meydanlardan yanıt veriyoruz. Madenlerde ölüm kader değil, cinayettir KESK olarak 26 Mayıs Grevini madenlerde ölen işçilere adıyoruz.
Bugün ülkemizde emekçilerin yarısı kayıt dışında, kuralsız, güvencesiz çalışıyor. Esnek çalışma biçimleri kural haline geliyor, 4-C, 4-B, 50-D uygulamalarına, kölelik düzenine mahkum ediliyor. Sendikasızlaştırma yaygınlaşıyor, sendikal örgütlenmenin önüne engel üzerine engel çıkarılıyor. Örgütlenen emekçiler işten atılıyor. Başta madenler ve tersaneler olmak üzere, iş kazası adı verilen cinayetler önlenmiyor, önlenemiyor.
Biz özgürlük, eşitlik, barış ve demokrasi istiyoruz. Maden kazalarının “kader” olarak görülmediği bir ülke istiyoruz. Yarınlarımıza güvenle bakmak için işsizliğin ve yoksulluğun kökünün kazınmasını istiyoruz. Tüm emekçilerin grevli toplu sözleşmeli sendikal haklarının anayasal güvenceye kavuşturulduğu bir ülke için sesimizi yükseltiyor, özgürlükten, eşitlikten, barış ve demokrasi taleplerimizden geri adım atmayacağımızı haykırıyoruz.
Biz, sokaklarında linç çetelerinin hüküm sürdüğü bir ülke, ırkçı, ayrımcı, şoven, cinsiyetçi ideolojilerin kuşattığı bir devlet istemiyoruz.
Biz, üretenlerin, emekçilerin açlığa, işsizliğe, sefalete itildiği, örgütlenmeye çalışanların baskı gördüğü, hak arayanların şiddete maruz kaldığı bir ülke istemiyoruz.
Biz, emekçilerin % 41’inin güvencesiz, kayıt dışı çalıştırıldığı, özelleştirmelere maruz bırakıldığı, taşeron sistemi adı altında kölelik ücretlerine zorlandığı, 10-12 saat çalışma saatlerinin normal görüldüğü bir ülke istemiyoruz.
Biz, milyonlarca emekçinin insanlık dışı bir asgari ücret dayatması altında yaşadığı, eğitim ve sağlık hizmetlerinin paralı hale getirildiği, emeklilerin geçim sıkıntısından bezdirildiği bir ülke istemiyoruz.
Biz, tüm yasa ve uygulamaların sermayenin talepleri etrafında şekillendiği, her şeyin para ve piyasa mekanizmalarına terk edildiği bir ülkede yaşamak istemiyoruz.
Biz;
1.Başta 4-C olmak üzere güvencesiz, kuralsız, esnek tüm istihdam uygulamalarından vaz geçilmesini ve bu alandaki yasal düzenlemelerin değiştirilmesini; İş güvencesinin çalışma yaşamında temel bir hak olarak uygulanmasını; Geçici işçiliği bir kölelik düzeni olarak yaygınlaştıran ve kamuoyunda “kiralık işçilik” olarak bilinen düzenlemenin yasalaştırma girişimlerinden tümüyle vaz geçilmesini; Taşeronlaşma girişimlerine son verilmesini istiyoruz.
2.Çalışma hayatını düzenleyen yasaların ILO normlarına uyarlanmasını; Çalışanların örgütlenmesi önündeki engellerin kaldırılmasını; Kamu çalışanlarının grevli, toplu iş sözleşmeli sendika hakkının güvence altına alınmasını istiyoruz.
3.Avrupa Sosyal Şartı’nın örgütlenme ve toplu pazarlık hakkını düzenleyen 5. ve 6. maddelerine konulan çekincenin kaldırılmasını istiyoruz.
4.Kıdem tazminatı hakkını ortadan kaldıracak her türlü yaklaşımdan vaz geçilmesini istiyoruz.
5.İşçilere ait olan İşsizlik Sigortası Fonu’nun amacı dışında kullanılmamasını istiyoruz.
6.Kriz fırsatçılığı yapılarak emek haklarının gaspedilmemesini istiyoruz.
7.Asgari ücretin “insanca yaşamaya yeterli ücret” olarak belirlenmesini istiyoruz.
8.Çalışma hayatının sözleşme biçimleri, çalışma süreleri ve ücret yönünden insan onuruna yakışır iş temelinde düzenlenmesi için gerekenlerin yapılmasını istiyoruz.
9.İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin iş cinayetlerini de önleyecek şekilde yasal güvenceye kavuşturulmasını istiyoruz.
10.Sağlık hakkının temel insan hakkı kapsamında değerlendirilerek uygulamadaki katılım ve katkı payından vaz geçilmesini istiyoruz.
11.Hükümetin çalışma hayatıyla ilgili tüm konularda sendikaların görüş ve önerilerini dikkate almasını ve bu doğrultuda etkin girişimde bulunmasını istiyoruz.
12.Uygulanacak ekonomik politikaların sermayeye kaynak aktarımı yerine emekçiler için istihdam yaratacak yatırımlara yönlendirilmesini istiyoruz.
İşte bu yüzden bugün GREV’deyiz. Özgür, eşitlikçi, barışçı demokratik bir ülkede yaşamak, çocuklarımıza onurlu bir gelecek sunmak için bugün GREV’deyiz!Yaşasın 26 Mayıs Grevimiz Yaşasın Emek, barış ve demokrasi mücadelemiz!