TMMOB Zonguldak İl Koordinasyon Kurulu'nca 21-22 Mayıs 2015 tarihlerinde ikincisi düzenlenen "Zonguldak Kent Sempozyumu" sonuç bildirgesi yayımlandı.
TMMOB 2. KENT SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin kentsel sorunların tartışılması ve ortaklaşa çözüm önerileri oluşturulması için kentlerde sempozyumlar yapılması kararı doğrultusunda, TMMOB Zonguldak İl Koordinasyon Kurulunca ikincisi düzenlenen "Zonguldak Kent Sempozyumu", “Yalnız ve unutulmuş kent” temasıyla 21-22 Mayıs 2015 tarihlerinde yapılmıştır. Sempozyumda altı oturumda yirmi üç bildiri sunulmuş ve bir söyleşi gerçekleştirilmiştir. Gazetemiz yazarı Hamit Kalyoncu’nun da “Maden Kültürünün Kent Yaşamına Yansımaları” konulu bir bildiri sunduğu sempozyumun sonuç bildirgesinde şu görüşlere yer verilmiştir.
16-17 Mayıs 2011 tarihindeki 1. Sempozyum, TTK Karadon Müessesesinde yerin 540 metre altında “güzel ölümlere” yollanan 30 emekçinin ölüm yıldönümüne denk gelmişti. Ne acıdır ki bu sempozyumda Soma acısının içimizi bir kez daha yaktığı bir zamana rastladı. Daha geçtiğimiz hafta Soma’da katledilen 301 emekçiyi andık. TMMOB’un tüm uyarılarına karşın, insan canını hiçe sayan, yalnızca kârı amaçlayan bir üretim sistemi tüm insanlık dışı yüzüyle sürüp gitmektedir. Taşeronlaştırma uygulamalarıyla birleşen ihmalin nasıl felaketlere yol açtığını hayat ülkemize yaşayarak öğretmektedir. Neoliberal politikaların sonucu olarak yitirdiğimiz emekçileri bir kez daha saygıyla anıyor, sürdürülen taşeronlaştırma, özelleştirme uygulamalarının derhal durdurulmasını, insanı merkeze alan güvenlikli bir çalışma ortamının sağlanması için tüm önlemlerin vakit geçirmeksizin alınmasını, iş cinayetlerinin durdurulması istiyoruz.
Bugün yalnızca Zonguldak değil, tüm kentler piyasacı anlayışların ağır saldırısı altında her geçen gün daha da yaşanmaz hale gelmiştir. TMMOB çeşitli kentlerde düzenlediği 40’ı aşkın sempozyumla kentlerin mekânsal ve çevresel bağlamda niteliksiz yapılaşmasının, sağlıksız büyümesinin ardında piyasa güçlerinin tek egemen olduğu ve sadece arazi rantına endekslenmiş bir kent ekonomisi anlayışının olduğunu saptamıştır. Öte yandan 13 yıllık iktidarında üretimden vazgeçerek ülke ekonomisini arazi rantı üzerinden temellendiren AKP iktidarı, kentleri bugüne dek görülmemiş ölçüde yağma ve talana açarak yeni rant kaynaklarının yaratılmasını sağlamıştır. Hiçbir insani, hukuki, ulusal ya da evrensel kuralla bağdaşmayan bu yağmacı anlayışla sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Zonguldak Kent Sempozyumu ülke için yaşamsal önemde olan 7 Haziran seçimleri öncesinde toplanmıştır. Bizzat yörede yaşayanlarla bilim insanlarının saptamalarını ve çözüm önerilerini sunduğu çalışmaya ne yazık ki, hiçbir siyasal parti temsilcisi ya da milletvekili adayı katılmamıştır. Bunun kentin içinde bulunduğu kötü durumun açık bir göstergesi olduğunu düşünmekteyiz. Kömür üreten bir kent olmaktan çıkıp kömür tüketen bir kent haline dönüştürülen Zonguldak üretim kültüründen hızla uzaklaştırılarak asimile edilmektedir. Kentin kendini var eden kimliğine kavuşması, yarınlarına daha bir umutla yönelecek yaklaşımları ortaya çıkarabilmesi için her zamankinden daha çok fikre ihtiyacı olduğu açıktır. Siyaset adamlarının bu ilgisizliği karar oluşturma süreçlerinin kentsel gerçeklerden ve bilimsellikten ne kadar uzakta oluştuğunu da göstermektedir. Bu durumu kamuoyunun takdirlerine sunuyoruz.
Zonguldak 85.25 kilometrelik sahili olmasına karşın, yapılan doğa düşmanı uygulamalarla bir sahil kenti olma özelliğini kaybetmiş bulunmaktadır. Doğal ve estetik yapısı hızla bozulmaktadır. Bunda kömür üretiminin oluşturduğu çevresel olumsuzlukların yanı sıra yanlış ve çarpık imar uygulamalarının da önemli bir payı bulunduğu gözlemlenmiştir. Kentimiz ayrıca; mağaraları, tabiat alanları, şelaleleri, yaylaları, trekking alanları, flora ve faunası, rafting olanakları, antik yerleşim alanları, baston, elpek bezi, kestane balı gibi yöreye özgü kültürel üretimleriyle alternatif turizm alanında gelecek vaat etmekteyken ne yazık ki bu potansiyeli değerlendirilmemektedir.
Sempozyumda sunulan bildirilerde kentin zengin kültürel, endüstriyel ve doğal mirasa sahip olduğuna kuvvetle vurgu yapılmıştır. Ancak koruma kültüründen uzak rant odaklı yaklaşımlarla bu mirasın korunamadığı, geçmiş gelecek ilişkisini kuracak kentsel izlerin bilinçsizce silindiği ve içi boşaltılan kavramlar arasında bocalayan insanların hızla kimliksizleştirildiği dile getirilmiştir. Kentimizde her geçen gün artan fiziksel engeller ve standartlara uygun olmayan mekânsal düzenlemeler yüzünden kentsel yaşam kalitesinin hızla aşağılara çekildiği vurgulanmıştır. Kronikleşen ve artık yalnızca yönetenlerin değil tüm kentin yüzkarası haline gelen Lavuar Alanı düzenlemelerinin kentin gereksinimlerini temel alan yaklaşımlarla bir an önce başlatılması istenmiştir.