Şair Gökhan Taner Günsan’ın “Sakallarımı Kestim Kuşlara” adlı ilk şiir kitabı Yasakmeyve Yayınları arasından çıktı. Günsan, Eğitim Sen Çaycuma Temsilciliği organizasyonuyla imza ve söyleşi yaparak okurlarına kitaplarını imzalayacak.
Şu anda Nebioğlu Ortaokulu Sosyal Bilgiler Öğretmeni olarak görev yapan Gökhan Taner Günsan ile söyleşi ve imza günü 27 Haziran 2013 Perşembe günü 17.00-19.00 saatleri arasında Çaycuma Bahane Cafe'de yapılacak. Gökhan Taner Günsan, 4 Ağustos 1978’de Samsun’da doğdu. Denizli ve Adana’da Sosyal Bilgiler Öğretmeni olarak görev yaptı. Halen Nebioğlu Ortaokulu’nda görev yapmaktadır. “Sakallarımı Kestim Kuşlara” şairin ilk kitabıdır. Şiirleri Evrensel Kültür, Varlık, Bireylikler, Zon-Kişot, Sunak, Yom-Sanat dergilerinde yayınlandı.
…..
Seyfettin Ceylan'ın kitap üzerine yazdığı "Ben de Keserim Sakallarımı Kuşlara" başlıklı değerlendirme yazısı aşağıdadır.
Ben de Keserim Sakallarımı Kuşlara
Sakallarımı Kestim Kuşlara, bu dize şair Gökhan Taner Günsan’ın Komşu ve Yasakmeyve yayınları tarafından Mayıs 2013’te çıkan ilk şiir kitabının adı. Söyleyişte buluşu yontmayı da süren şiir sanatı, bu yapıtta kendini hemen adıyla gösteriyor. Söyleyişteki bu buluş, mavi kapağa yazılmış, kapak gökyüzü gibi. Gökyüzünde bir de kuş figürü var. Kuş figürü tuhaf, mavi olmasa bu figürün kuş olduğu anlaşılamayacak neredeyse. Hem sözcükler hem de mavi, bir çağrışımla tabloyu tamamlıyor ve tenasüp sanatıyla mesaj güçlendiriliyor…
Kökleri olan kültür, geleneksel düğünlerde saklıdır ve düğünlerle sonraki kuşaklara aktarılır yüzyıllar öncesinden. Eve başka bir evden giren köklü kültürler ve dil de düğünle evinden yolculuğa çıkarılan kadın tarafından taşınır.
Eski düğünlerden,
Davul zurna eşliğinde damadın yüzünü, berber sabunlar. Tam tıraşa başlayacağı zaman “bıçak kesmiyor” diyerek bahşişini ister. Berber bahşişini alır, tıraşa devam eder. Düğün sahibi bahşiş olarak, havlu, para verir. Davulcular neşeli havalar çalar. Tıraş boyunca oyunlar oynanır. Tıraştan sonra da damat elini cebine atar, berberine ve davulcularına para verir. Sonra da davulcular şatafatlı havalarla damadı yunağa, çimmeye götürür...
Eski düğünler, sosyalizasyon sürecinde birçok ritüeli de içinde bulunduran ritüeller toplamıdır.
Tıraş olmak, sakalını başkasına kestirmektir. Burada bir şatafat vardır. Benzer şatafatlar geleneksel düğünleri oluşturur. Bu sakalını kestiren damat için de süslenen, başını yaptıran gelin için de böyledir.
Yeni, sorumluluk isteyen bir yaşama verilen bir selam, bu şatafatlar…
Saçım, sakalım,
Aynanın önünde hiç körelmeyen tıraş bıçağım.
Ve bitmeyen tıraş köpüğüm.
Küçük burjuva iki yüzlülüğüm
Ütülü pantolonum ve ütülü pantolonumdaki cüzdanda boş banka
cüzdanım.
Erimeyen göbeğim.
Ve evdekilerin sağlık problemleri. Şatafatlardan sonra devam eden hayatlar, kendim büyük adam olsam da şiir hevesimde hayatın gerçeği böyle durmuş kelimelere…
Sakalımı kestim kuşlara, dizesini kurallı bir yapıya çevirdiğimizde bir haber cümlesi. Mavi barış. Özgürlük ve özgürleşme ancak barışla olur. Şair, kuşlara sakalını kesiyor, şapka çıkarmak gibi bir yerde. Bu haber, kuşları selamlamadan öte bir şey. Yapıttaki şiirlerde de kuş imgesi var.
Pencere şiirinde penceresinin önündeki kuşları görüyor ve bağırarak şarkılar söyleyemediğinden çok seviyor onları.
Saat mermi ve kuş
Tıkır tıkır kanat sesleri
Rüzgarı vurdular aaabi
Öğlendi
Yağmur tam bulutun üstünde
Sonra kuşlar göçer
ben yolumu kaybederim
ne bir kuşun göğüne göz diktik
ne de denizine balığın
başka bir şiirde, kuşların kanat gıcırtısı…
kahperengi kuşlar
bir masaldan ötekine uçuyordu
Sakallarımı kuşlara ben de keserim, Gökhan.
solgun önlüklü çocuklar ağrısı, bir nehir şiir. Şiir baştan sona akıyor, rast gele bir bölümü aktarıyorum.
…………
Doğurmaktan ve ekinlerden yorgun
Tarladan dönerken düşürdü ilk çocuğunu
Söktü ördüğü bütün hırkaları
Onu ilk yağmurda gömdü
Düşünmedi hiç dününü bugününü
Gül budarken, anason yolarken
Düşünseydi zaten yarınlar onun olurdu
Şiir, kullanılan kelimelerin öyle bir kullanılmasıdır ki duvara duvar ustasının dikkatini çekmektir. Duygulardır, şiir… Duyguların yalın bir biçimde özgürce paylaşılma cesaretinin gösterilmesidir.
Şiir yazdım demekle, yazılınlar şiir olmaz. Yazılanların, şiir gibi algılanması, tartışılması, genç yaşlı başkalarının zulalarına kadar girmiş olması, bunları şiir kılar…
Grizu, şiirinin sonundaki açıklamada, göçük altında kalan çocukların göz rengi diye yazılmış.
Grizu, çok güzel bu şiirden bir bölümü aktarıyorum,
Sabaha karşı getirdiler kazmasını
Arkadaşları söyledi:
Baban kazmasını bir gül gibi tutardı
İnsan en yakın yerine kanardı
Siyah bir şiirdi babamın elleri
Yanlış öpülmüş dudaklar denizi
Kırık bir şişeye koyup uyurdu gözlerini
Ben kıyılarımı kopardım giderken
Mavi bir sandala gömdük babamı
Şair öğretmenlik mesleği gereği yaşamını sürdürdüğü yerlerden de yüzlere değiniyor, tanıdık yüzlerden İsmet Akyol.
Herkes oturmuş bir fotoğrafta
Çayı karıştırıyor gibi sıcaktı ellerimiz
Ah be ismet
Halk denilen bu yangın
İçine katarak bizi
Kardeşin kardeşi kucaklamasıdır
Biraz da gökyüzü
Özgürlükçü, duygulu, tutkun, barışçı ve cömert kahramanlar…
Kitapta zulaları zorlayacak dizeler ve bölümler var.
Şiirde cazibe, celp etme, giz ve bir tuhaf çırılçıplaklık vardır.
Duyguların yazılması, paylaşılması bitmez… Duygular ise en başta aşk, yani bir şeye kavuşma tutkusu; nefret, şiddet, hayat, dostluk, savaş ve barış… Metinde izlenen izlek, yani temalar…
Zaten şiir aşık olan adamların işidir ve şiir tamamen aşktan doğmuştur. Aklı başında bir insanı ancak aşk yaşatır. Aşk yoksa yaşamın gizini, zamanın peşinde sürünmek almıştır. Bu da aklı başındaki insanların işi değildir.
Duyguların bıçaktan da keskin yanı vardır ve bu keskin yan çok tehlikelidir. Şiir bu keskin yanı kırar, duyguların kesme, katletme işlevini boşa çıkarır. Şiir bazen öyle bir işe yarar ki, tüm savunmalar şiirin karşısında çaresiz kalır… Aşk savunmaya geçmez. Şiirle aşkın hüküm giymesi mümkün değildir. Şiir işe yarar. Şiir hükümsüzdür. Hükümsüz bir sanattır… Siyaset icabı verilen hükümler, mücadele tarihinde hüküm değildir zaten…
Şiir duygu adamlarının işidir. Duygu yüklü yaşamlar…
Kuşların kavgasını böldüm sonra
Göğü pay ettim bulutlara
Bir gölgeden gölgesizliğe gidiyorum
Uyandım ki ellerinizde dünya.
Ve kayayı çatlatan suyu dinlemenin duyarlılığını gösterdiğin için teşekkürler, Gökhan.
Ben de keserim sakalımı kuşlara…
Bu yazının tarihi yerine: 1 Hazirandaki 4.2 şiddetindeki öncü mü artçı mı olup olmadığını anlayamadığım deprem telaşı öncesinden bir yazı, ben de keserim sakalımı kuşlara…
Çaycuma, 30 Mayıs 2013
Seyfettin Ceylan