Eğitim Sen: “Öğretmenler Hamasi Nutuklar Değil, Yaşadığı Sorunlara Kalıcı Çözümler Üretilmesini İstiyor!”
24 Kasım Öğretmenler Gününde Çaycuma’da Eğitim Sen üyelri eylem yaptı. Eylemin ardından Milli Eğitim Bakanı Dinçer’e öğretmen kimlik kartları gönderildi. Yoğun yağmur altında Çaycuma Öğretmenevi önünde yapılan eylemde konuşan Eğitim Sen Çaycuma Temsilcisi İsmet Akyol, “Öğretmenlerin itibarsızlaştırılmasına, öğretmenlerin atanmamasına, 4+4+4 sürgünlerine, ücret kayıplarına, güvencesizliğe, angaryaya, kariyer basamaklarına, soruşturmalara, tutuklamalara karşı; mesleğimize sahip çıkıyor, öğretmen kimlik kartlarımızı Milli Eğitim Bakanlığına iade ediyoruz.” dedi.
Akyol açıklamasında şu görüşlere yer verdi: “Bir 24 Kasım’da daha yıllardır duyulmak istenmeyen sesimizin duyulması, taleplerimizin dikkate alınması için alanlardayız. Türkiye’nin sadece öğretmenleri değil, tüm eğitim ve bilim emekçileri her yıl sadece bir gün hatırlanmayı değil, yaşadıkları ekonomik, sosyal ve özlük sorunlarına gerçekçi ve kalıcı çözümler üretilmesini beklemektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı “24 Kasım Öğretmenler Günü" kutlamalarını bazı illerde panikle bir gün önceye aldı. Bazı illerde ise 24 Kasım öğretmenlere zorla ve emirle kutlatılmak istendi ve Milli Eğitim Müdürlükleri öğretmenleri cumartesi okula tören yapmaya çağırdı. Çaycuma’da ise okul idarecilerinin kutlama programındaki tüm etkinliklere katılması zorunlu kılındı. Milli Eğitim Bakanlığının ve Milli Eğitim Müdürlüklerinin bu tutumu oluşturduğumuz kamuoyu sonrasında gelebilecek tepkilerden korktuğunu, sorunlarımızın yakıcı gerçekliğini ve taleplerimizdeki haklılığımızı kanıtlamış oldu.
Her 24 Kasım’da öğretmenliğin kutsallığından, “onurlu bir meslek” olduğundan söz edilerek bildik ezber cümlelerin kullanılması, eğitim emekçilerini ciddi anlamda rahatsız etmektedir. Yüz binlerce eğitim emekçisinin sosyal ve ekonomik sorunlarını çözmek için yıllardır adım atmayanların, öğretmenlerin gerçek sorunlarını görmezden gelenlerin hamasi nutuklarını daha fazla dinlemek istemiyoruz.
AKP DÖNEMİNDE ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ İTİBARSIZLAŞTIRILDI!
AKP 2002 seçim bildirgesinde; “Öğretmenlik mesleğinin toplumda hak ettiği itibarı yakalayabilmesi için öğretmenlerin nitelikleri artırılacak, buna paralel olarak özlük hakları ve çalışma şartları iyileştirilecektir.” denilmesine karşın, 10 yıllık AKP iktidarında öğretmenlik mesleğinin toplumda hak ettiği itibarı yakalaması bir tarafa, öğretmenler bu dönemde büyük bir itibar kaybına uğramıştır. Var olan hakları ortadan kaldıran bir dizi düzenleme hayata geçirilmiştir.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer; “Öğretmenler 3 ay tatil yapıyor, öğretmenlerin yeterliliklerini ölçeceğiz” diyerek kamuoyunda öğretmenlik mesleğin küçümseyen ve aşağılayan ifadeler kullanmaktan çekinmemiştir. Ardından Başbakan Erdoğan, Türkiye’deki öğretmenlerin OECD ülkeleri içinde ortalama 141 saat daha fazla çalıştıklarını bildiği halde öğretmenlerin az çalışıp çok maaş aldığını iddia ederek, öğretmenlerin emeğini ve kişiliğini aşağılayanlar kervanına katılmıştır. Dün bizlere hakaret edenlerin bugün çıkıp kutlama mesajları vermesi resmen ikiyüzlülüktür.
ANGARYA ÇALIŞTIRMA ARTTI
Öğretmenler asli görevleri olan ders anlatma dışında Öğrenci Koçluğu, Eğitim Harcamaları Anketi (TEFBİS), İlköğretim Kurumları Standardı Anketi (İKS), mahallelerde okuma yazma bilmeyenlerin tespiti çalışması gibi ek çalışmaları yapmaya başladılar. Bunlar yetmiyormuş gibi ADEY, RİDEF, RİTA, Afet Yönetimi ve Aile Öğretmenliği gibi uygulamalarla, öğretmenleri mesai saatleri dışında angarya ve esnek çalıştırmaya dönük adımlar hızlandırılıyor. Performans değerlendirme ve angarya çalıştırma uygulamaları ile öğretmenler, sınıfındaki öğrencisiyle ilgilenemeyecek duruma getirilmek isteniyor.
İŞ GÜVENCESİ KALDIRILMAK İSTENİYOR
AKP hükümeti kamuda yaşanan dönüşüm uygulamalarına paralel olarak, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yapılmak istenen değişikliklerle iş güvencemizi kaldırmanın ve bizleri göstereceğimiz bireysel performansa göre çalıştırmanın hesaplarını yapıyor. Öğretmenlerin, okul idarecilerinin ve hizmetlilerin daha fazla çalışabilmelerinin önünü açmak, birbiriyle rekabet eder hale getirmek ve çalışmalarının her aşamasında denetlenmelerini sağlamak amacıyla gündeme getirilen eğitimde performans değerlendirme uygulamaları önümüzdeki dönemden itibaren uygulanmaya başlanacak.
300 BİNİ AŞKIN İŞSİZ ÖĞRETMEN KADROLU OLARAK ATANMAYI BEKLİYOR
Bir taraftan eğitim emekçileri esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya mahkum edilmek istenirken, diğer taraftan 300 bini aşkın işsiz öğretmen kadrolu olarak atanmayı ve mesleklerini yapmayı beklemektedir. Bugüne kadar 36 işsiz öğretmen ataması yapılmadığı için intihar etmiştir. AKP hükümetinin halen çalışan ve atama bekleyen öğretmenlerin yaşadığı sorunları taleplerini görmezden gelmesi kabul edilemez.
İTİBARSIZLAŞTIRILAN MESLEĞİMİZE BİÇİLEN DEĞER SATIN ALMA GÜCÜMÜZÜ GİDEREK DÜŞÜRDÜ!
'Kamuda eşit işe eşit ücret' ilkesini düzenleyen 666 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile öğretmenlere herhangi bir ücret artışı yapılmadı. 10 yıllık AKP iktidarı döneminde eğitim emekçileri net maaş üzerinden bakıldığında kamu emekçileri içinde maaşı en az artan kesim haline geldi. On binlerce öğretmen emekli maaşı ile geçinemeyeceğini düşünerek emekli olmak istemiyor. Eğitim emekçilerinin ücretlerinde yaşanan gerilemeyi en somut ifade etmenin yolu, öğretmenlerin ve diğer bazı meslek gruplarının 10 yıl önceki maaşları ile bugün aldıkları maaşları karşılaştırmaktır. 2002 – 2012 yılları arasında bir karşılaştırma yaptığımızda en düşük memur maaşı 293 TL iken 1520 TL; polis memuru maaşı 591 TL iken 2.418 TL; uzman doktor maaşı 810 TL iken 3.564 TL; avukat maaşı 780 TL iken 3.525 TL; öğretmen maaşı ise 562 TL iken en düşük 1.770 TL, en yüksek ise 2.062 TL olmuştur. Aradan geçen 10 yıl içinde hemen hemen bütün meslek gruplarının temel ücretlerinde gerçekleşen artış, eğitim emekçilerinin maaşlarındaki artıştan daha fazla olmuş ve yüz binlerce eğitim emekçisinin satın alma gücü fiilen düşmüştür. Unutulmamalıdır ki ücretlerimizi karşılaştırdığımız diğer meslek gruplarının da hak ettikleri ücreti aldıklarını söylemek mümkün değildir.
4+4+4 DAYATMASI İLE ÖĞRETMENLER MAĞDUR EDİLMEYE DEVAM EDİLİYOR!
Eğitimde 4+4+4 modeline geçilmesi ile birlikte okulöncesi çağdaki 60-71 ay arasındaki çocukların ilkokula alınması, sınıfların aşırı kalabalık olması, seçmeli ders sayısında ve ders saatlerindeki artış vb çok sayıda sorun nedeniyle öğretmenler yeni sorunlarla yüz yüze bırakılmıştır. Türkiye’nin dört bir yanında görevlerini ciddi özverilerle sürdüren öğretmenlerimizin yaşadığı sorunları kısaca özetlemek gerekirse;
• 4+4+4 üzerinden okulların ayrılması ile birlikte 30 bine yakın sınıf öğretmeni başta olmak üzere, 80 bine yakın öğretmen norm fazlası durumuna düşürülmüştür.
• Norm fazlası durumu ve özür grubu atamalarında yaşanan sorunlar nedeniyle öğretmenlerin aile düzeni parçalanmıştır.
• 4+4+4 düzenlemesi sonrasında çok sayıda öğretmen, alan değiştirerek yabancısı olduğu alanlarda görev yapmak zorunda bırakılmıştır.
• Alo 147 ihbar hattıyla velilerimiz ihbarcılığa teşvik edilmekte; öğretmenler, hukuksuz ve keyfi biçimde cezalandırılmaktadır.
• Öğretmen açıkları sorununa kalıcı çözümler üretilmemekte, 300 bini aşkın işsiz öğretmen kadrolu ve güvenceli olarak atanmayı beklemektedir.
• Okullara yeterli ödenek verilmediği için öğretmenler öğrencilerden çeşitli adlar altında para toplamaya zorlanan birer “tahsildar” durumuna düşürülmüştür.
• Ek Ders yönetmeliğinde yapılan değişikliklerle öğretmenlerin kazanılmış hakları birer birer ellerinden alınmaktadır.
• Öğretmenlerin büyük bölümünde iş yükü artışına paralel olarak meslek hastalıklarında artış yaşanmaktadır.
• ADEY, RİDEF, RİTA, Aile Öğretmenliği vb gibi projelerle eğitim emekçilerinin angarya çalıştırılmasının önü açıldı.
• Demokratik haklarını kullandıkları ve sendikal çalışmalara katıldıkları için her yıl çok sayıda öğretmen soruşturma geçirmekte, cezalandırılmakta ya da sürgün edilmektedir.
Önümüzdeki dönemde, eğitimde yaşanan yoğun ticarileştirme ve dinselleştirme uygulamalarına; 4+4+4 ile öğretmenlerin norm fazlası olarak mağdur edilmesine; 4+4+4 sürgünlerine, özür grubu atamalarındaki hukuksuzluklara; ALO 147 ile öğrenci ve velilerimizin ihbarcılığa teşvik edilmesine, öğretmenlerin hukuksuz ve keyfi bir biçimde cezalandırılmasına ve eğitimde performans değerlendirme uygulamalarına karşı başta okullarımız olmak üzere, her alanda demokratik tepkimizi göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Eğitim Sen olarak, sadece öğretmenlerin değil, kötü ve sağlıksız koşullarda çalışan; hakları gasp edilen; sürgünlere ve soruşturmalara maruz kalan eğitim emekçilerinin; parasız eğitim ve demokratik üniversite istediği için tutuklanan; eğitime erişemeyen milyonlarca çocuk ve gencimizin ve onların ailelerinin de taleplerinin takipçisi olmayı sürdüreceğimize söz veriyoruz. Eğitim Sen olarak tüm eğitim ve bilim emekçilerini 24 Kasımlarda hamasi nutuklar atanlarla değil, hak ve çıkarları için mücadele edenlerle birlikte hareket etmeye çağırıyoruz.
OKULLARI HANGİ YASA VE YÖNETMELİKLERE GÖRE YÖNETİYORSUNUZ?
Diğer taraftan geçtiğimiz günlerde Eğitim-Sen Adana Şubesinin 4+4+4 uygulamasıyla birlikte bazı okullarda yasa ve yönetmeliklere aykırı olarak öğrencilerin türbanla derse girdiği yönündeki açıklamasına tehdit gibi bir yanıt veren Diyarbakır Memur Sen Şubesi Başkanı Yunus Memiş, "Peygamberimiz döneminde bir başörtülüye karşı uzanan Yahudi elini nasıl kırdıysa biz de bugün böyle bir davranış olduğunda eskisi gibi sessiz kalmayacağımızı belirtiyoruz" diyor.
Buradan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’i uyarıyoruz. Yaşanacak en küçük olumsuzluğun sorumlusu Milli Eğitim Bakanlığı ve Milli Eğitim Müdürlükleridir. Çaycuma’da bazı okullar başta olmak üzere ülke genelinde; laik eğitim anlayışıyla çelişen ve yasa yönetmeliklere aykırı bir şekilde fiili durum yaratılarak öğrenci ve öğretmenlerin türbanla derslere girmesi karşında sessiz kalan, görmezden gelen Milli Eğitim Bakanlığını, İl, İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerini ve okul müdürlerini uyarıyoruz. Bakanlık başta olmak üzere tüm yöneticilere soruyoruz: Okulları hangi yasa ve yönetmeliklere göre yönetiyorsunuz? Eğitim Sen olarak sessiz kalmayacağımız bilinmesini istiyoruz”
