Çaycumalı Kadınlar, kürtajın yasaklanmak istemesine karşı Çaycuma Çarşı Meydanında eylem yaparak, tepkilerini dile getirdiler. Eylemde Yapılan basın açıklamasının ardından alkış ve sloganlarla AKP Çaycuma İlçe binası önüne kadar yürüyen kadınlar üzerinde "Bedenime Dokunma!" yazılı siyah çelengi AKP Çaycuma İlçe binasının girişine bıraktılar. Eyleme erkeklerde destek verdi.
KÜRTAJ DEĞİL, YASAKLANMASI CİNAYETTİR
Eylemde Çaycumalı Kadınlar adına açıklama yapan Eğitim Sen Çaycuma Temsilciliği üyesi Nilgün İlhan Akyüz, Türkiye’de anne ölümlerinin azalmasında, kürtajın yasallaşmasının önemli bir katkısı olduğunu vurgulayarak; "Biliyoruz ki, kürtajın yasaklandığı ülkelerde kürtajlar azalmıyor, aksine güvenli olmayan, sağlıksız koşullarda yaptırılmaya devam ediyor. Yasa dışı, sağlıksız koşullarda ve 'merdiven altı' gibi ilkel yöntemlerle yapılan kürtajlar pek çok kadının ölümüne neden oluyor. Varlıklı kesimler ise yurtdışına gidecek ya da özel hastanelerde paralarını vererek gizlice kürtaj olacaktır. Getirilmek istenen yasakla kadın ölümlerinin sayısı artacaktır. Bu nedenle kürtaj değil yasaklanması cinayet olacaktır." dedi.
Akyüz sözlerine şöyle devam etti: "Bundan 3762 yıl önce, Irak sınırında, Fırat Nehri’nin kıyısında, Babil denilen şehirde Kral Hammurabi buyuruyordu, “Kürtaj cinayettir” diye. Aradan geçen binlerce yıl boyunca ne Hammurabi’nin sesi kısıldı ne de kadınların istemedikleri hamilelikten kurtulma çabaları bitti. Yoksulluk, tecavüz, çocuk gelinlik, kıtlık, savaş, zorla evlilik, “evlilik dışılık”… Otlar kaynatılıp içildi, karınlara yumruklar vuruldu, ağır yükler taşındı, rahme örgü şişleri ve askılıklar sokuldu, cellatların masasında uyuşturulmadan bıçak altına yatıldı. Sonrası, enfeksiyon, iç kanama, kan zehirlenmesi… “Kürtaj cinayettir” zihniyeti yüz binlerce kadının canını aldı, insanlık tarihinin en uzun soluklu kadın cinayeti biçimlerinden biri oldu. Aradan geçen binlerce yıl boyunca ölen yüz binlerce kadına rağmen bu ülkenin başbakanı kalkıp 3762 yıl önce bir tiranın söylediğini söylüyor…
Başbakan, Uludere katliamını kürtajla eşdeğer göstererek, bilinçaltımızı talan edip, bilincimizi çarpıtma gayretinde. Sağlık Bakanı Recep Akdağ “tecavüzden doğan çocuğa devlet bakar.” diyor. Biz kadınlar da bakana diyoruz ki; sen önce aç olan çocukların karnını doyur.
Yaşamımızın diğer birçok alanında olduğu gibi bedenimize de hükmetmeye çalışıyorlar. Doğurup doğurmama hakkımız dahi elimizden alınmak isteniyor. Tecavüz mağduru kadınların bile doğurmasını isteyip, çocuğa biz bakarız diyorlar.
Kadınlar olarak bizlerin sadece karnımızdaki bebeğin değil, tüm canlıların yaşamına saygımız vardır. Ama bu, sürekli doğuracağımız anlamına da gelmez. Ne yazık ki biz kadınlar istenmeyen gebeliklere, tecavüzlere de maruz kalıyoruz. Bu durumda dahi bizden doğurmamızı bekleyen zihniyeti nefretle kınıyoruz. Kadını aşağılayan, kadını bir üreme makinesi gibi gören zihniyeti şiddetle kınıyoruz.
SORUYORUZ: NASIL BAKACAKSINIZ?
Sen doğur, biz bakarız demekle olmuyor. Soruyoruz: Nasıl bakacaksınız? Sokaklarda yaşayan binlerce çocuğa baktığınız gibi mi? Yoksa sağlıkta dönüşüm programlarınızla, sağlıksızlığa mahkûm ettiğiniz çocuklara baktığınız gibi mi? Yoksa deprem sonrası Van’daki çocuklara baktığınız gibi mi? Yoksa cezaevlerinde taciz ve tecavüzlerine göz yumduğunuz çocuklara baktığınız gibi mi?
Acaba, başbakan doğan her çocuğun, beslenme, barınma, eğitim, sağlık, güvenceli bir gelecek ihtiyacını karşılayacak bir rejim mi yaratmış? Çocuklu her kadının her yaştaki çocuğunu gönül rahatlığıyla bırakabileceği, ucuz, kolayca erişebileceği yerlerde yeterli donanıma sahip ve yeterli sayıda kreş ve bakım evleri ağı mı kurmuş? Bu soruların hiç birine “evet” diyemediğimiz gayet açıktır.
Madem devlet çocuklara bakıyor 11.000 sokak çocuğuna neden bakmadı? Pozantı Cezaevi’ndeki çocuklara neden bakmadı? Bu ülkede açlıktan ölen çocuklar var, bu ülkede okul sütlerinden zehirlenen çocuklar var. Aile içi şiddete maruz kalan çocuklar var. Biz kadınların tavsiyesi devletin önce o çocuklara bakmasıdır.
KADIN ÖLÜMLERİNİN SAYISI ARTACAKTIR
Ülkemizde, on haftaya kadar kürtaj yapılması 1983 yılından beri yasaldır. AKP hükümetinin iddiasının aksine, kürtaj yasalaştığından beri, kürtaj oranlarında önemli bir azalma söz konusudur. 1983 döneminde her yüz gebeliğin 26’sı kürtaj ile sonuçlanırken, 2008’de bu oran yüzde 10’a düşmüştür. Türkiye’de anne ölümlerinin azalmasında, kürtajın yasallaşmasının önemli bir katkısı var. 1981 yılında yüz bin doğumun 132’si anne ölümüyle sonuçlanırken, bu 2005’de 28’e düşmüştür. Kısacası, kürtajın yasallaşması pek çok kadının hayatını kurtarmıştır.
tefen67



