Eğitimci Seyfettin Ceylan'ın kaleminden Gökçebey notları–2

Gökçebey Notları-2-

  Bolu Sancak’ı, Kaza-i Yedi Divan’a bağlı Tefen ve Divan-ı Tefen adıyla en az 500 yıllık bir adla varlık gösteriyor.

 Kısaca Gökçebey Seyri:
          
15.30’da Gökçebey’e varıyoruz. Yarım saat daha vakit geçirmek için arabamızı Gökçebey Minibüs Durağına park edip demiryolu paralelindeki ikili yolda yavaş yavaş yürümeye başlıyoruz. Gökçebey’i ilk defa gören Gökhan, Bura çok derli toplu ya… Çaycuma’da böyle bir durum yok. Bakın arkadaşlar buralarda ara cadde olayı da var. Parklar, Duraklar çok derli toplu… Vallahi ben burayı sevdim.. türünden güzelleme metinlerini aratmayacak cümleleri sıralıyor. Hükümet Konağı karşısındaki bir kahvehanenin dışarıdaki boş masasının etrafına sandalyelerimizi çekip oturuyoruz. İsmet Akyol’la Gökhan T. Günsan biz şöyle bir turlayalım deyip gazete bayiine doğru uzaklaşıyorlar. Mevlüt Kırnapçı, Hükümet Konağı’na bakarak, Bu binaları neden böyle estetikten uzak yaparlar, Avrupa’yı göreceksin, bir tren garına varıyorsun değişik şekillerle orayı öyle sıcak hale getirmişler ki.. Bizim tren istasyonları, Kamu binaları öyle mi,   
          
İlk çaylarımızı yudumladıktan sonra Gökhan bir dondurmayı yiyerek gelip sandalyesine oturuyor. Şansına, açtığı dondurmadan iki dondurma kuponu çıkıyor. Elindeki kuponları göstererek size de alayım diyerek iştahıyla yiyip bitirdiği dondurmasından sonra tekrar dondurma almaya gidiyor.
           Sezonun ilk dondurmalarını biz de dişlerimizi sızlatarak yalamaya ve ısırmaya başlıyoruz…. Maraş dondurması kadar güzel diyorum.
         O ara İsmet de geliyor elinde gazetelerle.
         Sonra Gökhan’la tekrar çıkan işlerini halletmeye gidiyorlar.
         Biz de kalkıyoruz, çay paralarını verip.
         Çay içtiğimiz yerin yanında bir bahçe, bahçede bir ceviz ağacı. Ceviz ağacının güzelliğine bak Mevlüt Hocam diyorum.
        Ben cevizi sevmem diyor.
        Allah Allah diyorum, Ceviz sevilmez mi? Sizin bu bölgede ceviz beslenmede esaslı yer tutuyor. Eskiden yarı işçi yarı çiftçi madenciler, azık olarak, tarhana, mısır unu ve bol miktarda ceviz götürürlermiş ocağa diyorum. Demek ki kömür tozuna karşı adamı koruyor mu, o zamanlar çok yaygınmış. Bir de cevize hiç yıldırım düşmezmiş diyorlar. Sen yıldırım düştüğünü hiç duydun mu, cevize? Söyleşerek, demiryolunun oraya, bir aradan çıkıyoruz. Raylar Gökçebey’in ırmak tarafında tatlı bir yay gibi eğrilerek gelip gidiyor. Irmakla parıldayan rayların arası bayağı var. Şöyle rayların bir fotoğrafını al diyorum.
         Şu küçük taş yapı demek ki 1930’lardan kalmış, çeksene, diyorum.
         Fotoğraflar çekiliyor.
         Babamın burada fotoğrafını çektim, fakat benim hiç fotoğrafım yok diyorum. Ben de rayların ortasında poz veriyorum.
          Mevlüt Hocam, seni makasçı olarak çekelim bir de şu makas değiştirme aletinin yanına dur diyor. Sonra, babanı niye getirdin buraya, diyor. Babam Devrek’te askerlik yapmış, Buraların 1950-52’li yıllarını biliyor. Devrek’ten buraya gelirken şu karşı tepeden direk inip tahta köprüden geçerlermiş Tefen’e. Buranın o zamanlar tefen olarak geçtiğini söylüyor. Gökçebey lafını bilmiyor. İşte Buraya askeriyenin erzağı geliyor, babam da beş on askerle gelip trenden aldıkları yükü Devrek’in tek kamyonuna yüklüyorlarmış. Karşı tepeden ve tepenin eteğinden Çaydeğirmeni’nin oralardan, biraz yukarılardan Devrek’e yük taşıyorlar. Babam topçu süvariymiş, orada süvari birliği varmış 50’lerde. Toplara koşulan kadanaları, Kokaksu Çayırı’na yaymaya götürürlermiş. Orada havaalanı da varmış o vakitler, bu Tefen Köprüsü de sallanırmış, adam geçmeye korkarmış, diye anlatırdı, diyorum…
         Konuşarak Çarşı içi, Atatürk Caddesi’ndeki Sadi Bey’in dükkanının oraya varıyoruz. İsmet’le Gökhan da geliyor.
         Ulu Camiye doğru, sonra da kuzeye doğru uzanan üç beş caddeden birine dalıyoruz. Caddenin biraz ilerisinden öbür caddeye geçip ikili yola geri geliyoruz.
           Mevlüt Kırnapçı, yok Çaycuma daha hareketli falan dese de değerlendirmeyi yine güzelleme tadında Gökhan, aynı Akdeniz’deki tatil kasabaları huzuru var burada, baksanıza çok gelen giden de yok, araba gürültüsü de yok, emekli insanlar parklara oturmuş, rahatlık var Gökçebey’de diyor. Burada yaşanır diyor, bi süre sonra…
           Aygaz’ın önünde ziyaret edeceğimizSadi Uyar’ın çocuklarıyla tanışıyoruz. Gençler pırıl pırıl, güler yüzlüler. Çocuklardan sarışın olanı bizi dükkana buyur edip oturabileceğimizi ve babasının birazdan geleceğini söylüyor.
            Biz bir tur daha atalım, yok sağolun falan diyoruz. Gökçebey’in en iyi görülebileceği fotoğraf çekme noktasını soruyor Mevlüt Hocam.
           Çocuklar, doğu yönünü işaret ediyor.
            O taraftan sabahtan olurdu, şimdi batıda güneş diyor. Derken oradan buradan konuşurken karşı caddeye tekrar yöneliyoruz. Geri dönüyoruz. O ara Sadi Uyar, kamyoneti ile dükkanın önünde duruyor.
           Bu olmalı diyoruz, hep birlikte.

 Çaycuma, 24 Nisan 2012
         Seyfettin Ceylan

 
Facebook'ta Paylaş...

Haber Tarihi:2012-04-29
Bu haber 1838 kez okunmuştur...

 
  İstatistik
  Dün : 1045
  Bugün : 1123
  Toplam: 6453399
   Online :

  358 konuk,

 
Tefen67.com

<< Ana sayfaya Geri Dön <<

Yorumlar

Seyfettin Ceylan 2012-04-29 :

Bakacakkadı İlköğretim Okulu Müdürü Sayın Ümit Hocam, bilgisayar tamir işini Çaycuma notlarında anlatırız sonra. 4. yazıda Bakacakkadı da var. Yazımı beğendiğin için teşekkür ederim. Geriye yazılanlar kalıyor. Selamlarımla...


Ümit ESER 2012-04-29 :

Müdürüm herşeyi güzel yazmışsında bu gezinin akşamında gece yarısı bunları yazmak istediğinde bilgisayarın bozulmuştuda gece 22:30 gibi Çaycuma sokaklarında elimizde Bilgisayar, Bilgisayar tamircisi aramıştık onu yazmamışsın 3.de yazarsın artık.tebrik ediyorum çok güzel olmuş tüm yazdıkların kalemine sağlık


Bu Habere Yorum Yazın

ELEŞTİRİYE EVET HAKARETE HAYIR!...
Yorum köşemiz düşüncelere zenginlik katmak için hizmet vermektedir.
Adı Soyadı :
Email :
Mesajınız :
Güvenlik Doğrulama